Kendimi bildim bileli bir şeyler yazarım. Anı yazarım, günlük yazarım, şiir yazarım.. Kendimi başka nasıl ifade ederim bilmiyorum. Müziğe yeteneğim yok.. Bir müzik aleti çalamam ben. Onun yerine kelimelerimi fısıldıyorum ötmeye yeltenen kuşlara.. Ya da bale pabuçlarım yok adımlarımı gösterecek ama kelimelerim var yüreğimi gösterir onlar benim..
Hoş geldiniz.
Sürç-i Lisan edersek, affola..

Unutursak Kalbimiz Kurusun!

Ne yazayım nasıl yazayım bilmiyorum.

Bugün 06.08.2014.. Günlerden çarşamba.. Aslında hiç bir özelliği olmayan, benim için hiç bir anlamı olmayan bir gün. Ama son 1 yıl kadardır 1 şarkı, 1 şiir , 1 gazete haberi bile o günü benim için önemli bir gün yapabilir hale geldi. Biliyorum çoğumuz için öyle.
Akranlarım öldü.. durduramadık.. özgürlüğümüz gidiyor durduramıyoruz. her gün bir yeni acı dağlıyor yüreğimizi. Sadece ölüm de değil, bazen bir anda içinde bulunduğumuz durumu düşünüyorum; asla olmaz dediğimiz şeyler olmuş, asla ölmez sandığımız yaşta çocuklar ölmüş.. Mesela benim aklım almıyor 13 yaşındaki bir çocuğun ölümünü, tahayyül bile edemiyorum ailesinin acısını.
Bir japon balığım vardı.. çok sevdiğim. Bakamadım öldü. Benim yüzümden benim hatam yüzünden öldü. güleceksiniz belki minicik japon balığı diyeceksiniz ama atamadım. Uzun süre ona tabut yaptığımız bir kibrit kutusunun içinde evimde buzluğumda sakladım. Onu hep denize atmak istedim özgürlüğüne kavuşsun diye. Toprağa gömersem aç bir kedi bulur yer diye korktum. Ya da onun o minicik turuncu pullu cansız bedenini bir pisliğin içinde kaybetmek istemedim. O sadece bir japon balığıydı. Kanım canım değildi. zorluklar içinde büyütmemiştim onu. Anne, baba diyip sarılmamıştı bana.. Hiç kucağıma alıp sevememiştim bile.. gözlerinin içine baksam da hiç bir şey hissetmemiştim. Ama kimseler yokken bilhassa geceleri çok derdimi anlatmıştım ona. Sevindiğimde konuşmuştum. Hayatımda ki boşluğu o küçük turuncu pullu japon balığı kapatmıştı.. O da zamansız ölmüştü, ama o sadece bir balıktı.. O zaman hissettiğim çaresizliği düşünüyorum içim burkuluyor, sonra 13 yaşında kanı canı olan evladını kaybeden anneyi düşünüyorum.. Koskocaman bir boşluk.. Mideme kramp bile giremiyor. Hiç mi hiç anlamıyorum ne hissettiğini. Çünkü tahmin ettiğim acıyı yaşayan bir insanın o saatten sonra ölü olması lazım. Öldürür o acı dayanamazsın sonra da kocaman bir boşlukta bulursun kendini diyorum. Ama ne küçücük beynim alıyor, ne yüreğim tahmin edebiliyor olanları..

İnsan değer miydi bu canlara diyor bazen..  Evladını kaybeden annelerin röportajlarına denk geldim bugün yine.. Ben her izlediğimde yine bir daha ağlıyorum.  Bazı beni öldüren cümleler var orada her defasında..

Bir annemiz diyor ki yine anlatıp yine ağlarken; " Madem kötü bir şey yaptı durduracaksınız vur ayağından vur elinden vur kolundan vur.. Neden başından vurdunuz?"

Başka bir anne diyor ki ; "İçime bir sızı düştü, gitmiyor.."

Bir başka anne diyor ki : " Normal yollarla hasta olsaydı, kaza geçirseydi inan bu kadar gücüme gitmezdi. Bir cani geliyor çocuğumu öldürüyor.. "

Her annenin dilinde ; " Benim oğlum kötü bir şey yapmadı.. "

70 dönemini yaşayan bir anne babaya sahibim.. Bu yaşıma kadar onlara hep dedim ki idamı nasıl engelleyemezsiniz. Ülkenin gençleri nasıl durduramamış olabilir. 3 genci alamaz mıydınız o ipten.. Cahilmişim.. Biz de kimseyi alamadık ellerinden..

Çok annelerden bahsettim. Aslında amaç duygularınızı sömürmek falan değil. Bu yazıyı kimse okumasa da olur hatta. Benim artık bir kuyuya bağırmam lazımdı o yüzden geçtim klavyenin başına..

Para, rant, şöhret, iktidar... İnsan oğlu çiğ süt emmiş derler ya hani.. Hamurumuzda var. Ama ne zaman kaybettik insanlığı bu kadar. Düşünün ki bir adam her gün evinizin önüne gelip bağırıyor sürekli. Size küfür ediyor. O kadar sinirleniyorsunuz ki bazen onu öldürmeyi düşünüyorsunuz. Artık sizi ve psikolojinizi çok yoruyor bu bağırmalar. O hiç usanmadan yorulmadan uyumadan yemeden içmeden bağırıyor. Akli dengenizi iyice kaybetmeden muhtemelen vicdanınız izin vermez onu öldürmenize.. Şimdi bir de bunu kapınızın önünde bağıran kişinin 13 yaşında ya da 19 yaşında bir çocuk olduğunu bilerek hayal edin. Öldürseniz ama kapımın önünde bağırıyordu o yüzden kafasından vurdum diyebilir misiniz?

Ben diyemem.. diyemiyorum. Diyebilenlere anlam veremiyorum.

Hiç bir iktidar ya da rant kavgası bu ölümlere açıklama olamaz. Lanet olsun alın koltuklarınız sizin olsun ama bu çocuklar ölmesin demek istiyorum bazen, sonra o çocukların ne uğruna öldüğünü hatırlıyorum. Utanıyorum. Başımı utançla bencillikle öne eğiyorum.

Şu anda hiç bir şey yapamıyorum. Ama bir gün çocuğum olursa ona ilk olarak insan olmayı öğreteceğim. Aptal olsun gerekirse, üniversiteyi 10 senede bitirsin, başarısız bir öğrenci olsun, iş hayatında 3 kuruşa tamah etmeyi öğrensin hakkı oysa.. Ama insan olsun. Bir çocuk öldürüldüğünde kim olursa olsun içi acısın. Bilsin ki ölümün tarafı olmaz.

Unutursak Kalbimiz Kurusun!