Kendimi bildim bileli bir şeyler yazarım. Anı yazarım, günlük yazarım, şiir yazarım.. Kendimi başka nasıl ifade ederim bilmiyorum. Müziğe yeteneğim yok.. Bir müzik aleti çalamam ben. Onun yerine kelimelerimi fısıldıyorum ötmeye yeltenen kuşlara.. Ya da bale pabuçlarım yok adımlarımı gösterecek ama kelimelerim var yüreğimi gösterir onlar benim..
Hoş geldiniz.
Sürç-i Lisan edersek, affola..

Soran olursa en az 23 yıl yaş almış dersiniz!


Merhaba Benim Güzel Kardeşim,

Tam 1 haftadır yazmak ve yazmamak arasındaki o ince çizginin yollarını arşınlıyorum. Sonunda yabancı olduğumuz bir şehrin havalimanında bilgisayarımı açmış kendimi yazarken buldum işte..

Nereden başlanır, ne denir aslında bilmiyorum. Çok erkendi be Mürşil.. İlk günden beri hepimiz birbirimize " Bu çok saçma" demekten başka bir şey yapamıyoruz. Sen de kabul et bu yaptığın şeyin hiç bir akla uygun tarafı yok..

Günlerdir sosyal medyadan korkar oldum. Hangi anımız ortaya dökülecek de ben o güne dair bir şeyler hatırlayacağım diye.. Kiminde birlikte ne kadar çok güldüğümüz var, kiminde bana ne güzel tavsiyeler verişin, kiminde hiç bir şey yapmadan saatlerce oturma, kiminde ise omuz omuza göze alınmış koskoca bir hayat..

Benim bildiğim gibi çok az kimse bilir belki seni.. Bu ben harika bir arkadaş olduğumdan değil ama.. Sen herkese bambaşka, herkese ihtiyacı olduğu gibi bir insan olduğundan.. Benim bir abiye ihtiyacım vardı, sen aradaki büyük küçük yaş farkına bakmadan bana abi olacak kadar büyük bir adamdın çünkü.. Neyse ki bu seni kaybetmeden önce sana söyleme fırsatı bulduğum şeylerden biriydi..


Belli oldu ki bu yazı çok uzun bir yazı olacak.. Olsun Mürşil sen seversin okumayı.. AIESEC sayesinde hayatıma giren en güzel adamlardan birisin.. Emir ile ikinizi birlikte tanıdım ben, geçen gün Emir aradı.. -Evet hepimize çok büyük bir ders verip gittin, artık biz birbirimizi sık sık arıyoruz.- Dedi ki, "aranızda hiç çözemediğim bir iletişim vardı.. sen onun gerçekten kardeşi gibiydin." hani bazı şeyleri kimsenin bilmesine gerek yoktur aslında ama yine de biri söyleyince iyi gelir ya.. Öyle hissettim çok garip şekilde. 

Üyeliğinin hemen başıydı ama ben çok güvenmiştim sana.. Bir sezon başı sen bodruma staj yapmaya gidecektin, benim de bir iletişim direktör seçmem gerekiyordu ve aklımda sen vardın. Bonerasta 1 kahve içimi sohbet etmiştik hatırlar mısın? Evet evet biliyorum hatırlarsın; sonradan o kadar çok anlattın ki o günü insanlara "O gün bu benim hayatımı değiştirdi!" diye.. Cümle içinde "bu" benim yine.. :) Aslında senin hayatını değiştirmek dışında ben kendime de bir kardeş kazandım o gün.. Çünkü biz o günden sonra çok yakın olduk seninle.. Sen benim hep yanımda oldun.. Sonra kolum kanadım oldun.. 


 

Bak sevimli fotoğraflar buldum AIESEC zamanlarımızdan.. Aslında daha bir sürü var ama her gördüğünde duyduğunda "At onu aaat!" dediğin Dolbynin içinde kurtarılmayı bekliyor. Sana dair herşeyi bir yerlere istiflemeye başladım. Şimdi ordan bana "Çöpçü" diye sesleniyor olabilirsin. Ama bu öyle  bir şey değil be canım..

Biz hep hayatımızın bir yerlerindeydik.. Boşuna değil "Kanyılmaz was here!" & "Mürşil was here!" Gerçekten oradaydık çünkü. Laf olsun falan diye değil, düştüğünde bir omuz vermek için. Özlediğinde aramak için. Komik bir şey gördüğünde diğeriyle paylaşıp güldürmek için..

Tanrıya şükür o post-it'i hala saklıyorum.. İmzalı öpücüklü was here en güzelinden.. 

Ofisime gelmiştin.. Sen beni ofisimde hep ziyaret ediyorsun gelip de uğramamak olmaz demiştin ve bir ritüel olarak ekler 'ini alıp gelmiştin. Ya biz birlikte ekler yemeyi bile çok severdik be çocuk. Ben de mutlaka Özlem'den ekler alır öyle gelirdim sana.. :) Sonra woaaw beyaz döner sandalye kalk kız demiştin ve masama oturmuştun.. 
O zaman da söylemiştim sana çok yakışmıştın masama.. 

Mürşil.. Bakma böyle boş konuştuğuma. Aslında ben seni çok özledim.. 
Mezun olduğum zaman gitsem mi kalsam mı çizgisindeyken bana dedin ki; "Kızım ne işin var burda git ailenin yanına.." sonra ben ne zaman eşyalarımı topladım seni aradım.. Ben gidiyorum gel vedalaşalım demek için.. Geldin ve dedin ki.. "Gitme lan! ya da git biraz ailenle hasret gider ama mutlaka dön!" 
O zaman da o kadar iyi anlamıştım ki seni.. Çünkü kiminle dertleşecektik öyle.. Kiminle belini kıracaktık 1 kilo çiğdemin, kiminle konuşacaktım beni üzenleri, sen kime soracaktın "Ne yapmaya çalışıyo bu kız ya! " diye.. Hiç sorgusuz hep yanımda oldun benim. En üzdüğümü bildiğim zaman bile "Bence sorun yok ama kendini yıpratma" dediğini hatırlıyorum.. Off be oğlum.. Off.. 

Öyle de güzeldik aynı şehirdeyken.. Bak birlikteyken herkese anlattığımız efsane hikayemizi ben şimdi bir de burada anlatacağım.. Bir gün ikimizin de hiç parası kalmamıştı. Bütün bir günü birlikte geçirdik.. Sonra evlere gittik. 1 saat sonra aradın "Acıktın mı?" diye. Evet dedim, Ekmek al gel salça ekmek var dedin.. Kaç gün salça ekmek yedik bilmiyorum. :) Ama mesele ne yediğimiz değildi be Mürşil'im.. Çok mutluyduk be oğlum.. En çok güldüğümüz zamanlardı o zamanlar belki.. Bak ona dair bir konuşmamızı buldum..



Sonraları çok andık bu günleri.. Dilimizde hep aynı cümle "Hiç paramız yoktu ama çok mutluyduk.." 
Yanlış anlaşılmasın şimdi de huzursuz, mutsuz insanlar değiliz ama o zamanın tadı bir başka..

Biz birbimize hep çok güzel destek olduk kardeşim. Üniversiteyi bitirmemde parmağın var.. Ben de sana el atmıştım bu sene artık ama.. Tamamlayamadık o görevi.. Oysa ki daha 1 ay önce saatlerce ortalama hesaplatmıştın bana. 
Bilir gibi konuşmuşuz be oğlum.. Hayatımın en büyük sınavını şu anda veriyorum sanki. Ama omuz omuza olması lazımdı, buralar bir eksik şimdi. Keşke buralar hiç bir eksik olmasaydı.. 

Senin hep varolduğunu, oralarda olduğunu bilmek bana yetiyordu aslında. Bu koşuşturmanın içinde bir de ben başka memlekete gidince pek görüşemez olduk ilk zamanlar.. Tutturamadık ayarı nasıl yapacağımızı bilemedik.. Az görmeye başladık birbirimizi ama sonra öğrendik.. Küçük bir çağrı yetmeye başladı bize.. Hangi taraf "Rakı içmemiz gereken konular var!" dese diğeri durmadı gitti kardeşini dinlemeye.. 


Buraya kadar insanların bilmediği bir adam anlatmadım.. Buraya kadar herkesin tanıdığı bir adam anlattım. Şimdi benim de her gördüğümde, her tanık olduğumda sana daha gülümseyerek bakmamı sağlayan tarafından bahsedeceğim biraz. 

Seni kime sorsak o başka bir adamdı der ama.. Dürüst, çalışkan, iyi kalpli, vefalı.. bunlar muhtemel ilk kullanılacak kelimeler olur senin için. Çoğu insan sevecen demeyebilir çünkü herkes bilse de onları sevdiğini sen sevgisini söze döken bir adam pek olmadın.. Sen yaptığın harika hareketlerde sevdiğini belli ederdin ama kelimelere dökme gereksinimi duymazdın.. Evet bende yıllarca tam olarak böyle tanıdım seni. Ama ne zaman İzmir'e taşındım.. Bu kardeşliği özlemenin de etkisiyle olacak.. Sen yumuşacık helva gibi bir adam oldun biliyor musun?

Daha çok söze dökmeye başladın kendini.. Her okuduğumda hala gülümsememe neden olan ve ömür boyu gülümsetecek bazı konuşmalarımız var mesela bizim. 
Baksana atışırken bile çok sevimliyiz..

Mürşil ne demek "Ben içtim sen güzelsin.." Ben bu cümleyi hayatım boyunca bana söylenmiş en güzel sözlerde zirveye taşıyabilirim. 

Günlük bir konuşmada bile var kaybetme korkusu.. Daha 1 yıl olmamış sana şu cümleyi kuralı.. Yani orada ol da istersen sen beni 2 yıl sonra ara.. Ama yeter ki orada ol.. Ömür boyu hayatımda olacaktın ama.. Burada olman gerekiyordu, öyle mi sözleştik biz.. 

Yukarıda anlattığım salça ekmek gibi ikimize özel asla unutmadığım 1 anım daha var benim. İzmire taşınmadan önce size son geldiğimde, bulaşıkları yıkarken yüzüğümü raftaki fincanların yanına koymuşum.. Unutup İzmire kadar gelmişim.. Aradan tam 1 yıl geçmişti. Bir gün dedin ki "Senin ben de bir şeyin var, koyduğun yerde duruyor dokunmadım, gelip kendin alacaksın onu burdan." sonra ben geldim.. yine bulaşık yıkadım.. istemsizce ve alışkanlık ile elimi rafa attığımda farkettim..
Bazı şeyler hiç bitmez Mürşil.. O zaman da söylemiştim bazı şeyler hiç bitmez.. Ama eksilirmiş işte.. Onu bilmiyordum öğrendim. İnsan eksiliyor.. 

Birbirimiz için en önemli özelliğimiz; bir birbirimizin güçsüz yanıydık.. Bugüne kadar hep güçlü durmuş, ayakta kalmış, tüm zorlukları dimdik atlatmış iki farklı insandık.. Biz birbirimizin yumuşak karnıydık.. Bunu canın sıkkın olduğun bir gün bana söylediğin şu son sözden biliyorum. 
Keşke diyorum şimdi o güne.. Keşke.. Belki de o gün senin benim dizimde ağlaman gerekiyordu be çocuk.. Kardeşler bu günler için var çünkü. O gün diyorum benim dizimle ağlasaydın, bu kadar üzmez miydin kendini hiç.. Pişmanlık değil bu. Sorgulamak hiç değil. Muhtemelen bir yerlerden bana "Saçmalama Kanyılmaz, ne alakası var allah aşkına" falan diyorsun ama.. İnsan düşünüyor işte.. İstese de düşünüyor, istemese de..

Biz birbirimizin hayatının görünür görünmez kahramanlarıydık.. Bundan 5 ay önce sana dedim ki, işimde çok mutlu değilim galiba körelmeye başladım. Ne yapmak istediğimi sordun önce.. Beni biraz dinledikten sonra bas istifayı dedin. Ayrıl ordan.. Seni mutsuz eden bir işte çalışmanın alemi yok. Çok da zorda kalırsan bakarım lan ben sana git istediğin işi yap dedin.. Şu andaki hayatımı ben senin bana verdiğin o desteğe borçluyum. Bu nasıl bir dokunmaktır insanın hayatına.. 

Hep güç verdin bana.. hep yüreklendirdin.. hep destekledin.. sen beni hep iyi gördün mürşil. hep iyi yanımı gördün. 


Nice nice böyle birlikte yıllar istemiştik oysaki çok değil.. Baksana şu şapşal fotoğraflara.. "Kat Kat Tat" diye bir gerçeğimiz vardı bu hayatta.. Bulanın bulduğu markettekilerin hepsini aldığı, şehirler arası kargoladığı.. Yiyenin nispet yapmak için bir fotoğraf çekip göndermeden duramadığı.. Bak o deli gibi güldüğümüz fotoğrafta Murat Abi'de kat kat tat bulmuş ve 50 tanesini de almıştık. Murat Abi biz hepsini alınca o kesin çok güzel bir şey demiş 2 tanesini ayırıp bunlar satılık değil gençler demişti de gözümüzden yaş gelene kadar gülmüştük.. 


Keşke gözümüzden yaş hep gülmekten gelseydi..

Arada küfürlü konuşurdun da, 1 kere bana böyle ağız dolusu küfür ettin. O içimde koskoca bir yara.. Çok uzak bir zaman önce değil.. Rüyanda cenazemi görmüşsün.. Uyanır uyanmaz aşağıdaki yazdın bana..
Kabus dediğin işte böyle olur.. Aynı şu anda benim yaşadığım değil mi Mürşil.. O "Bana mı düştü senin cenazen" lafın aklımdan çıkmıyor.. yankılanıp duruyor buralarda.. Sen dağ gibi adam rüyasını kaldıramamışsın ben nasıl dayanırım diyorum 1 haftadır kendime.. Ama merak etme Mürşil. Söz veriyorum iyi olacağım.  Ama keşke sen burda olsaydın da, ben sana iyi olma sözü vermek zorunda olmadaydım. Nerden bilirdim senin bir rüyanın aylar sonra beni böyle acıtacağını.. 

Önce bunları düşünüyorum, okuyorum falan biraz hüzünleniyorum. İtiraf etmek gerekirse gözlerim de biraz yaşarıyor ama çok ağlamamaya çalışıyorum. Ama sonra aklıma bir şey geliyor güümsüyorum. Belki kimse hatırlamaz çünkü hep bana söylerdin senin oralara dair bir planın vardı.. 

Bunu okuyup gülüyorum. Çünkü sen bizi yalnızca şarkı söylerken ağlatırdın.. Sen bu adamsın.. Şu an bile "Ya acaba denemiş midir?" diyorum kendi kendime saf saf.. 

Bizi merak etme. Hepimiz iyi olmaya çalışıyoruz. Dediğim gibi öyle bir ders verdin ki, herkes birbirini neredeyse her gün arıyor ve inanmazsın buna rağmen işlerimizi de yetiştirebiliyoruz. :)
Sen derdin ya kaç yaşına geldin hala ...... mu yapıyorsun. -O nokta nokta yerine koyabileceğin en az 10 tane şey bulurum.- Şimdi soran olursa en az 23 yıl yaş almış dersiniz.. Üzerimde anlamsız bir olgunluk var Mürşil. Galiba büyüdüm biraz..


Sen kendine iyi bak.. Bizi çok düşünme iyiyiz. Şimdilerde bir süre hayata böyle senin arkandan bakacağım gibi duruyor ama ben güçlü olmaya dair senden çok şey öğrendim. Merak etme ustam iyi.. 
Perihan abla bir kaç hatıra verdi. O çok sevdiğin sarı lacivert kısa kollu gömleğin ile ilk atemko için birlikte boyadığımız tshirtün bende. Bir de toprağındaki taşları temizlerken bir deniz kabuğu geçti elime onu aldım yanıma.  Hala arasam telefonunu açacakmışsın gibi geliyor da, ya açmazsan diye korkup aramıyorum. :) Biraz önce büyüdüm demiştim de hala şımarık bir kız çocuğuyum istediği olmayınca deliren.. Ama bu sefer her istediğimin asla olmayacağını öğrendim. Bak bir şey daha öğrettin bana.. 

Aa bu arada.. Gördün mü hepmizi Çanakkale'de? Sağlığında bin türlü plan yaptın hep birlikte gidelim diye biz adilik yapıp gelmemiştik.. Yaptın yine son hareketini topladın hepimizi oraya diye konuştuk Miray'la.. Miray'la çok konuşuyoruz, bir de hep "Bu ikisini yine kim bir araya getirdi!" diyordur diyoruz. Öyle mi cidden :)? 

Ben ara ara yazarım sana artık. 
Işıklar içinde uyu kardeşim.
H. Kanyılmaz. 













1 yorum:

  1. Onu tanıdığımız için çok şanslıyız. Okurken gözlerim doldu. Ellerine sağlık. Senden bir alıntı yapmak ıstıyorum.

    ''Işıklar içinde uyu kardeşim.''

    YanıtlaSil