Kendimi bildim bileli bir şeyler yazarım. Anı yazarım, günlük yazarım, şiir yazarım.. Kendimi başka nasıl ifade ederim bilmiyorum. Müziğe yeteneğim yok.. Bir müzik aleti çalamam ben. Onun yerine kelimelerimi fısıldıyorum ötmeye yeltenen kuşlara.. Ya da bale pabuçlarım yok adımlarımı gösterecek ama kelimelerim var yüreğimi gösterir onlar benim..
Hoş geldiniz.
Sürç-i Lisan edersek, affola..

İzmir - Antalya Arası Benden Size Selamlar :)


Eee malum tatil bitti.. Aldık biletlerimizi gittik Adnan Menderes Hava limanına sevgili arkadaşım Miray ile. :) Yaşadığımız olayları birileri ile paylaşma ihtiyacı bizi bu bloga yönlendirdi.(Başta uyarı bazı diyalogları orjinalliği bozulmasın diye konuşma metni şeklinde yazacağım. :)) Daha Havalimanına giderken aklımda umarım Miray az eşya almıştır düşünceleri ile kıvrandım bir süre. Çünkü yanımda benim boylarımda bir valiz ile Sunexpress ekstra ücret almadan bizi geçirmesi pek mümkün gibi değildi. Ve Ümitlerin yıkıldığı an; Miray ile ilk karşılaşma.. ( Arkada cam kırılması sesi.. ) O da benden medet umarak koskoca bir valiz ile checkin masası önünde beklemekte bizi. :D Olmadı sıra bize geldi.. O anda yapabileceğimiz tek şey : Muhteşem insanlar olarak tüm şirinliğimizi sevgili çelebi çalışanlarına sunmak. İşte Burada Pek Sevgili Çelebi çalışanı ile aramızdaki diyaloga yer vermeliyiz.

Miss Çelebi : Ağırlık fazlanız var ek ücret ödemeniz gerekmekte.
HK : Aaaa öyle mi tüh n'apcaz ki şimdii? (smile smile smile)
Miss Çelebi : İşte ağırlık fazlanız olduğu için ek ücret ödemelisiniz.
HK : Ama ama bakın hiiç el çantam yok ki benim. Yok yani bomboş. Ona saysak.. :)
Miss Çelebi : Yok mu el çantanız gerçekten? ( o da gülmeye başladı.. eyvaaah)
HK : Gerçekten yok hiç yok ki. ( Bu arada iki elimi kaldırmış bkz vermekteyim :)
Sevgili Samanyolu : Benim el bagajım var ama çok hafif. ( Miss Çelebiye göstermek için bile kaldırdığında temel reisiin kasları ile yarışan kol kasları :O )
Miss Çelebi : Peki peki.. :) Ama sessiz olun duyurmayın kimseye.
İşte tam burada Hasibe, Miray ve Ben olmayan daha taşa baktık sanki bundan önceki 40 saniye hiç yaşanmamış gibi.
Biniş Kartlarımızı aldıktan sonra xray üstüne xrayden geçme sıkıntısının verdiği illallah ile son xrayde artık ben neyi bırakıp neyi alacağımı bilmez halde yurdumuz işgüzar güvenlik görevlilerinden birinden fırçamı da yedikten sonra her türk gibi " cık cık cık" efektleri vererek uçağa biniş kapısına doğru yürümeye başladık.

Salonda biraz sohbet, biraz celocanlardan konuşma, biraz onu bunu inceleme falan derken artık uçağa alımlar başlamıştı ve "sarı etkiketli" yolcular olarak oraya çağırıldık. :) 3 sıra halinde ilerleyen bir kuyruğun ortalarındaydık. Diğer iki sıra su gibi akarken biz çivi gibi olduğumuz yerde. Sonradan farkettik ki önümüzdeki bir bayan arkadaş telefonuyla ilgilenmekten yürümüyor. Tabi hemen halkı galeyana getirme adına bizden ufak sesler yükselmeye başladı. E.g : -Hadi ya neden yürümüyoruz? - Yürümeyecek miyiz? - Hadi hadi? - Noldu ya sıra durdu :%? Falan derken Sevgili Samanyolu'dan harika soru geldi......... - Biz neden duruyoruz?? Belki hatunun sağlığı için ben o cevabı hiç vermemeliydim. Ama ben de insanım cicişler tutamadım kendimi.. :) -Çünkü hanım efendi sevgilisiyle mesajlaşıyoo.. :) Tabi bunu duyunca kız hemen ilerlemek için kafasını telefondan kaldırmadan (nedense) sağ çapraza (nedense :D) bir adım attı. ( Buradaki efekt önce cam kırılması ardından kötü adam gülüşü) Ve kapı kadar bir sun express boarduna erken iniş yaptı. İnanır mısınız, hayatımda ilk defa uçağın körüğünde koştum.. :D

Uçakta yerlerimizi aldık. Herkes otururken falan filan.. Someone was coming toward us. ŞAKİİRTT İnsanlara lakap falan takmam. (???? Kemal sana selam olsun) Ama o çocuk arkadaşım olsaydı eğer lakabı kesinlikle ŞAKİRT olurdu. :) 2 ön sıramızda çapraza görüş alanıma oturdu. Ve artık netti yol boyu bana sıkılmak yok.

Uçuş bu kalkış iniş falan. Arada fight cluptan alıntılar yaptım hostesler oksijen maskesi anlatırken :) airbag falan derken, servis/ikram zamanıydı. Sıra bize geldiğinde sevgili samanyolu direk teşekkür ederiz birşey istemiyoruz dedi. :) Aslında istemiyorduk da. Ama bizden sonra ŞAKİRT birşeyler içince samanyoluna beklemeyen atak burdan geliyor. " Allahın cimrisi bak sen içmiyorsun ŞAKİRT içiyo!"

Gülmeceler falan.. Neyse sonunda indi uçak. Shuttledan valizleri bekliyoruz. HULK geldi. D: Yeşil değildi. İri kaslı falan da değildi. O yüzden tanıyamadık. Meğer bizim uçaktaymış valizini almaya gelmiş. Arkadaş ben öyle valiz alış görmedim. valiz 3 metre havalandı sapı da beyaz küçük HULKın elinde kaldı. Korkmadım değil. Ama yine güldüm yine güldüm..

Kemalle konuştuk çıkarken falan :D - Orada yaşadığından şüpheleniyorum- Otobüse bindik. O valizlerle o da bi dert. Derken otobüsteki bagaj fazlasından ortalık kıyamet.. Gecenin ikinci süper kahramanı geldi. Ama bu çok film izlemiş. Öylee HULK gibi birşey yapabilitesi yok.İki direğe tutunmak sureti ile önündeki 1.30luk bavul engelini atlama çabası ilkinde olmadı. Ama otobüsün camına Harry Potter misali "Evanesco" büyüsü yapsak uçar giderdi.. Bu süper adam 7-8 snye yakın valizlerin üzerinde çırpınma sureti ile karşıya geçti. Bir kaç dakika sonra o valizlerin ortada olmasına sinirlendi birini kenara attı.. İşte onu yapmayacaktın adam! benim valizime dokunup o bakışlara maruz kalmayacaktın. O zaman bir sonraki durakta inmek zorunda kalmazdın. :) :)

Otobüs yolculuğundan da sonra bir şekilde eve geldik. Çok güldük . Gülmekten o kadar yorulmuştuk ki.. Uuyumaak uyumaak ve uyumaak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder